Siyaset Toplum

İran’dan din öğrenmek

Ben ehli sünnet bir Müslümanım. Günahlarım, hatalarım varsa bunlar İslamiyetin değil benim kusurumdur. Gidermeye, kendimi düzeltmeye çalışırım.

Laik bir devlette Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum olmasına karşıyım. Bu kurum, din ve devlet işlerini “sözde” ayırıp sadece Müslümanları devletin kontrolünde tutmak amacıyla kurulmuştur. Bu kurumun hem Müslümanları yanlış yönlendirdiğine hem de gayrimüslimleri huzursuz ettiğine inanıyorum. Ve diyanetin attığı adımları gördükçe bu inancım güçleniyor.

Harama helal, helale haram demek şirktir, insanın imanını götürür. Bunu söyleyen sıradan bir vatandaş değil de diyanet işleri başkanıysa durum hepten tehlikelidir. Yarım doktor candan eder, yarım hoca dinden eder diye boşuna söylememişler. Bu kurumun sözüyle iş yapılmaz.

İslam tarihinde tütün kullanan alimler görülmüştür ve diyanetin başında sigara içmekle domuz eti yemeyi aynı kefeye koyan bir şahıs var şu anda.

Ve bu şahsın güdümündeki kurum, Osmanlı’nın yıllarca savaştığı, halifeye kılıç çeken, ehli beyte küfreden, saçma sapan fetvalarla İslami kaideleri dünya gözünde komik duruma düşüren İran ile “İslami İşbirliği Anlaşması” adında saçma sapan bir anlaşma imzaladı.

İranlı İslam alimleri(!) gelip Türkiye’de din dersi verecekmiş. Ne anlatacak bunlar? Kadınların pazardan patlıcan almasını yasaklamayı mı tavsiye edecekler? Muta nikahı adı altında fuhuş teşviği mi verecekler? Yıllarca savaştıkları Osmanlıya Türkiye’de küfrederek Müslümanların kafasındaki halife algısını mı değiştirecekler?

Bu ülkede Müslümanlara en büyük zararı diyanet vermiştir ve pervasızca devam etmektedir.

İman eden her Müslüman kendini diyanetin şerrinden korumalıdır.

Günahıyla sevabıyla bir Müslüman olarak bunu söyleme ihtiyacı hissettiğim için yazdım tüm bunları.

Dikkat ediniz.

Ocak 2020, İstanbul

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.